BAHÇEDEKİ KULÜBE
- Ceren Ertem
- 28 Kas 2022
- 5 dakikada okunur
Küçük bir kız çocuğu değildim. En azından artık yetişkinliğe adım adım yaklaştığım bir dönemdeydim. Ama kimi zaman içimdeki küçük kız çocuğu ağır basabiliyordu.
Biz üç arkadaştık. Bir gün keyifli bir gezi yapmaya karar vermiş ve neşe dolu bir şekilde, saat daha öğlene gelirken deniz kıyısındaki bir teyzenin bahçesine gittik. Bu teyze o bölgedeki en büyük bahçeye sahipti. Bahçe dediysem aklınıza minik bir yer gelmesin. Kocaman zeytin ağaçları olan, tarlasında bir sürü bitkisi olan devasa bir bahçe bu.
Bu teyze çok sevimli değildi. Bahçesine pek değer verirdi. Haklı da... Ama bizim biraz maceraya ihtiyacımız vardı. Zaten herhangi bir macera olmasa bu hikayenin burada ne işi var, değil mi?
Üç arkadaş heyecanla bu bahçeye daldık. Hangimiz yapmamıştır ki bunu? Ben yapmamıştım. Arkadaşlarımdan sarışın olan zeytin ağaçlarına daldı. Biraz daha esmer olan tarladaki en sevdiği sebzelere doğru koştu. Ben biraz tedirgindim ama benim de beğendiğim bir şey vardı tabii bu bahçede, sarmaşıklar. Teyze evinin ilerisine bir çalışma kulübesi koymuş o kulübenin de üstünden sarkan bir sürü sarmaşık ve çevresinde minik bir göl ve gölün yanında bir iki söğüt ağacı vardı. Ben söğüt ağacını ve sarmaşıkları çok severim! Bu yüzden ben de hemen oraya doğru koştum. Adeta büyülenmiş gibi söğüt ağacının dibine yattım ve gölün o kokusunu çektim içime.

Bir kuş geldi yakınıma. Onu izliyordum ki kulübenin önünden uçup gitti. Bu sırada gözüm kulübeye ilişti tabi. Doğruldum ve bir süre kulübeye baktım. Bu kulübe eski görüntüsü olan, doğayı içinde barındıran, çok mistik bir havası vardı. Sıradan bir ambar görüntüsünde ya da çalışma kulübesi gibi bir havası yoktu. Kayıtsız kalamadım ve kulübeye doğru adım atmaya başladım. Çevreme bakarak yavaşça bu kulübeye geldim. Kulübenin kapısı hafif aralıktı. "Kimse var mı?" diye seslendim. Fakat bir ses gelmedi. Biraz kapıyı araladım. Normalde pek huyum değildir ama bir şey çekti işte bilirsiniz.
Kapı biraz gıcırdamayla birlikte iyice aralandı ve ilk adımımı attım kulübeye. İçeriye minik pencereden sızan gün ışığı vuruyor ve kulübenin içinde dolaşan tozları seçebiliyordum. Enerjisi kötü değildi. Aksine çok hoştu. Ferahtı bu kulübe. Daha sonra biraz daha araladım kapıyı ve içeriye girdim. Burada her şey tahtadan ve çoğu eski eşyalardı. Bir kaç tohum, bir kaç ot çuvalı ve biraz da gübre vardı. Bir de çalışma masası vardı. Çalışma masasına iliştim. Burada paslanmaya tutulmuş bir çekiç vardı. Dokunmak istedim ama paslı işte, baktım geçtim. Genel olarak kulübeyi inceledim ve geri çıkmak üzere kapıyı araladım. Ama burası benim az önceki bahçe değildi. Burası bir ormana açıldı!
Tedirgin olmuştum. Nasıl dönecektim? Çimenlere adımımı attım ve etrafta o kadar büyük ağaçlar vardı ki, nutkum tutulmuştu. Çok güzel kuşlar şakıyor ve hava o kadar temiz görünüyordu ki. Bir an bu ormana büyülenmiştim. Kulübe bu ormanın ortasında öylece duruyordu. Ben de bu ormanın ihtişamına kapılarak biraz uzaklaştım kulübeden. Hava açıktı ve önümde minik bir patika vardı. Patika ormanın içine doğru ilerliyordu. Adımımı attım işte, biraz düz ilerlersem kaybolmam daha sonra da dönerim kulübeye diye düşünerek biraz yürüdüm.
Ağaçlar patika yolu gittikçe sarıyor ve güneş ağaçların arasından önüme düşüyordu, yol gösterir gibi. Biraz daha yürüdüm, nasılsa dümdüz yürüyordum, arkama baktığımda da kulübeyi görebiliyordum nasılsa.
Bir ses geldi. Sesin geldiği yöne doğru baktığımda ağaçta bir sincap gördüm fakat hemen kayboldu. Önüme döndüğümde bir sarman bir kedi bana doğru bakıyordu. Ormanda kedi varsa belki insanda vardır diye düşündüm. Balta girmemiş ormanda kedi olmazdı sanırım. Bu biraz içimi rahatlatmıştı ve kediyi sevmek için eğildim fakat o yürümeye başladı. Kedilere de dayanamam! O yürüdü ben peşinden yürüdüm. O gitti ben gittim, dere tepe düz...
Beraberce bir şelaleye geldik. Hay aksi, arkama baktığımda artık kulübeyi göremiyordum. Biraz tedirgin oldum ama burası o kadar güzeldi ki, gitmek de istemiyordum aslında. Etrafa bakarken kediye döndüğümde yerinde yoktu. Şelale gürül gürül akıyor ve sesi her yere dağılıyordu. Taşın biri temiz ve düzgün duruyordu, üzerine oturdum. Önümde uzanan şelale ne kadar da güzeldi. Gösterişli, güçlü, kudretli ve muhteşem. Şelaleye bakarken aniden sağ tarafımda bir şey hissetim. O yöne baktığımda bu sefer iri bir kedi gördüm. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Çok korkmuştum. Ne yapmam gerektiğini bilmeden öylece kalakaldım. Kedi de öylece duruyordu. Kaçmalı mıydım? Durmalı mıydım öylece?!
Bu güzel desenli büyük kedi bana biraz baktıktan sonra ileride bir ağacın dibinde oturdu ve uyuklamaya başladı. Bana bir şey yapmadı fakat çok güzeldi ve ben dayanamadım, yanına gittim. O uykusunu hiç bozmadı ve ona dokundum! Bana bir an bana baktı... Ve uykusuna devam etti. Onu sevmeye başladım. Hiç kıpırdamıyordu. Biraz böyle vakit geçirdik ve sonra aniden bir ses yükseldi. Bu ses bir kuş sesiydi. Fakat çok kokutucuydu. Bu büyük kedi hışımla uykusundan uyandı ve kalkıp gitti. Ben çok korkmuştum. Hem kediden hem sesten, hem de böyle bir kedinin kaçmasından!!!
Telaş yaptım, dönmeli miydim, gizlenmeli miydim? Hemen şelalenin yanına gittim. Akan şelalenin arkasında bir açık vardı. Oraya gizlenmeye karar verdim. Korkuyla çevreme bakarken ayağım bir taşa takıldı ve arkama düştüm. Daha sonra hiç durmadan düşmeye başladım. Yerde yuvarlanıyordum. Önce her yerim toprak olmuştu daha sonra yüzüme bir sürü ot ve sarmaşık çarpmaya başladı. Ve sonunda bir yerde durdum. Burası bir mağaraya benziyordu. İçerisi çok serindi. Doğruldum ve üstümü başımı düzelttim. Çevreme bakınmaya başladım. Bir koridor uzanıyordu önümde. Artık değil kulübeyi bulmak, günümü nerede bitireceğimi düşünmeye başlamıştım. Bu koridordan içeri girdim, gittikçe daralıyordu ve karanlıklaşıyordu. Daha sonra aniden büyük kedinin kükremesini duydum. Telaşım hem arttı hem rahatladım. Bu o kediyse? Ya başka bir kediyse? önümde bir ışık uzanıyordu. Ya dönecektim ya da o ışığa gidecektim.

Işığa ulaştığımda önümde bir kapak vardı ve kapağı iterek dışarı çıktım. Burası ormana ilk geldiğim yerdi. Ve büyük kedi hemen orada bekliyordu. Üstümü başımı temizledikten sonra ormanda akşam olmaya başladığını fark ettim. Tam o sırada yine o gürültülü kuş sesi yükseldi. Geldiği yöne kafamı kaldırdım fakat ağaçlardan ve akşam güneşinin ışığından başka bir şey görmemiştim. Tekrar kediye bakacak oldum ki bu sefer yanımda o minik sarman kedi beliriverdi. Kedi yine bana yol göstermeye başladı. Ben de onu takip etmeye...
Bir patikaya geldik yine. Bu patikanın ucunda duran kulübe hala oradaydı. Kedi kulübenin kapısına kadar geldi ve oturdu. Sanırım artık gitme vakti geldi demeye çalışıyordu. Bana ne güzel öncülük etmiş beni korumuştu. Kediyi sevdim ve ayrılmak istemezken bu sefer kuşun sesi daha da yakın ve gür geliyordu. Yırtıcı olduğu çok belliydi. Kedi için çok endişelendim. Kedi aniden ormanın içine doğru kaçmaya başladı ve yapabileceğim tek şey kulübeye girmekti artık.
Kulübeden içeri girdiğimde bu sefer dikkatimi kulübedeki eski bir kitaplık rafı çekti. Üstünde bir iki eski yırtık kitap vardı. Hemen yanında da bir kalem. Kalemi elime aldım ve biraz inceledim. Bu elde tasarlanmış ve işlenmiş bir kalemdi fakat çok tozluydu ve eskimiş görünüyordu. Rafa biraz daha baktım ve sonrasında kapıya döndüğümde kapıyı açık gördüm. Kapı çimenlere açılıyordu ve adımımı attığım gibi kendimi teyzenin bahçesinde buldum tekrar.
Çok sevinmiştim, sonunda döndüm diye. Fakat akşam değildi. Geldiğim ormanda hava kararmaya başlamıştı bile. Teyzenin bahçesinde o kuşun sesi geldi yine! Aman tanrım, çok ürkmüştüm. Ses gittikçe yükseliyordu ve ben o kuşun nereden geldiğini göremiyordum.
Aniden doğruldum. Teyze deli gibi bağırıyordu. Ben ise söğüt ağacının altında gölün kenarında uyuyakalmışım. O an anladım ki arkadaşlarım teyzeye yakalanmışlar. Teyze sürekli bağırıyor ve buraya doğru geliyordu. Gözüm kulübeye ilişti. Hemen önünde oturan bir sarman kedi vardı. Bu o sarmandı! Doğruldum ve yanına gittim. Kulübeden içeri girdi. Ben de arkasından...

Acaba o kulübeye girince yine o ormana mı gittiler? Yoksa teyzeden kaçmayı başardılar mı? Hangisi rüyaydı? Belki de, döndüğünde uyuyakalmıştı... Siz nasıl bir son yazardınız? Ya da nasıl bir gidişat eklerdiniz? :)
CEREN ERTEM
Comentários