top of page

MAHŞER

  • Yazarın fotoğrafı: Ceren  Ertem
    Ceren Ertem
  • 28 Kas 2022
  • 5 dakikada okunur

Kardeşim ve ben uzun zamandır yürüyorduk. Yiyecek bir şeyimiz de kalmamıştı, içecek suyumuz da. Çok uzun yol yürümüştük. Fakat evimize varmak üzereydik. Yanımda bir yabancı da vardı. Bana vardığımız tepelikten gördüğü yıkık dökük şatoyu göstererek merakla sordu, "Burası mı sizin eviniz? Bu şatolar yıkılmış görünüyor. Eviniz burada olamaz herhalde?" dedi. Ona dönüp, "Anlatayım." dedim.



Burası tüm diyarlardan daha uzakta iki kız kardeşin yerleştiği ve büyüttüğü bir imparatorluk. Bu imparatorluk asırlar sonra iki krallık olarak ayrıldılar. Biri Yılan Krallığıdır. Biri Kuzgun Krallığı. İki krallık zamanında dönemin en güçlü krallığı olan Baykuş Krallığına karşı ittifak olmak için ortaktılar. Krallık iki merkezden yönetiliyordu. Bir merkezi YılanKraliçe bir merkezi Kuzgun Kraliçe yönetiyordu. Bir gün Krallık zor bir döneme girdi. Hastalıklar, maddi sıkıntılar vardı. Fakat yönetimde Yılan Kraliçe, Kuzgun Kraliçeden daha zor durumdaydı. İmparatorluklarında da Yılan Kraliçe pek sevilmezdi. Hep övülen ve başarı sağladığı düşünülen kraliçe Kuzgun Kraliçeydi. Bir gün bu imparatorluğun taht odasında büyük bir kavga yaşandı. Yılan Kraliçe özel askerleri yanındayken Kuzgun Kraliçeyi tehdit etti ve Kuzgunların çoğu askerini taşa çevirdi. Bunu gören Kuzgun Kraliçe çok öfkelenip Yılan Kraliçe'nin tüm köylülerine hastalık yaydı.  Yılan Kraliçe ile Kuzgun Kraliçe uzun süre ayrı şatolarda kalmaya başladılar. Yılan Kraliçe maddi sıkıntı çekiyordu çünkü neredeyse köylülerinden sağlam biri kalmamıştı. Kuzgun Kraliçe ise güvenlik sorunu yaşıyordu, Yılan Kraliçe neredeyse bütün askerlerini taşa çevirdiği için. Bu karmaşa en büyük düşmanları olan Baykuş Kralının kulağına gitti. Bu durum başta çok hoşuna gitmese de bir plan yaptı. Ve bu planı en yakın asker dostu Panter'e anlattı. Panter'i o günden sonra uzun bir süre hiç kimse görmedi. 

Gel zaman git zaman bir süre geçti ve Yılan Kraliçe maddi olarak toparlanmaya başlarken, Kuzgun Kraliçe'de askeri anlamda gelişmeye başladı. Fakat her ikisi de artık ayrı şatolardaydılar. Ve Yılan Kraliçe, Kuzgun Kraliçe'ye tahammül edemeyerek bir sınır çizdi. Bu sınırda Yılan Kraliçe'nin en güçlü askerleri, sınıra geleni taş ediyorlardı. Bunu duyan Kuzgun Kraliçe iyice köpürdü ve Yılan Kraliçe'yi gizlice takip ettirmeye başladı. Uzun bir süre Kuzgun Kraliçe'nin özel kuzgunları Yılan şatosuna giderek neler dönüp bittiğini öğreniyorlardı ve Yılan Kraliçe'nin siyasi varlığını zorluyorlardı. Yılan Kraliçe bir şeylerden haberdar değildi ve bu süreçte sürekli sıkıntı çekmeye başlamıştı. 



Bir gün Kuzgun Kraliçe bir ziyafet düzenledi. Bu ziyafette Sincap Krallığı, Tilki Krallığı, Fil İmparatorluğu ve Kedi Krallığı vardı. -Panter bir zamanlar Kedi Krallığının veziriydi. Fakat büyük bir isyan ve ayaklanma sonrası krallıktan kaçmış ve Baykuş Kralı onu kurtarmış. Onu hanesine alarak, Panter'i yine vezir olarak göreve getirmiş.- Bu ziyafet 3 gün sürdü. Bunu duyan Yılan Kraliçe öfkeden çıldırarak, suikastçı yılanlarını Kuzgun Kraliçe'ye yolladı. Özellikle ziyafet gününü seçti. Çünkü eğer Kuzgun Kraliçe ziyafet esnasında zehirlenip ölürse, Kuzgun Krallığı'nın tüm itibarı yerle bir olacak ve Kuzgunların tüm serveti ona kalacaktı. Bu planı Kraliçe çok sevdi ve en özel yetişmiş yılan suikastçılarını ziyafet saati Kuzgun şatosuna yolladı. 

Masa harikaydı. Neredeyse tüm Krallıklar oradaydı. Baykuş Krallığı ezeli düşmanı olduğu için onu tabii davet etmemişti. Kuzgun Kraliçe hazırlanmış, ziyafete iniyordu. Yılan suikastçılarda yerlerini alıp en uygun zamanda, kuzgun gözcülere görünmeden kraliçeyi zehirleyeceklerdi. Tabii bu ziyafeti Baykuş Kralı da duydu. Eski ittifakı Sincap Krallığı'nın en ezeli düşmanı Kuzgun Krallığı ile bir araya geldiğini öğrenince öfkeden köpürdü. Ve Baykuş Kral da ayrıca bir plan daha yaptı. 


Ziyafet başlamıştı. Fakat Yılan Kraliçe karanlıklar içindeki şatosunda intikamını bekliyordu. Kuzgun kardeşinden artık nefret ediyordu. Kuzgun Kraliçe, onun tüm gücünü ve itibarını yerle bir etmeye çalışmış, ortak kararlar almamış ve onun tüm saf köylülerine zarar vermişti. Onu asla affetmeyecekti. Bu yüzden onu öldürmeye, yok etmeye ve ona ait olan her şeyi ele geçirmeye hazırdı. Yılan suikastçılarına olan güveni tamdı ve bu işin sonunda alacağı keyif için kendine hazırlattığı yemek masasına otururken kırmızı şarabını yudumluyordu.  

Tam bu sırada büyük yılan askerleri bir ziyaretçisi olduğunu haber verdiler. Yılan Kraliçe olduğu yerde doğruldu ve tüm Krallıklar ziyafetteyken kimin gelmiş olacağını merak etti. Acaba suikastçılar erken mi dönmüştü? Ya başaramadılarsa, diye düşündü. Fakat kapı aralanınca oldukça heybetli, koca bir kedi belirdi. Hırıltısı tüm şatoda yankılanıyordu. Yılan Kraliçe ayağa kalktı ve Panter'in ona yaklaşmasını bekledi. Yılan Kraliçe, Panter'i gölgesinden tanımıştı.


Panter odaya girince kraliçeye selam verdi. Önünde eğilerek gülümsedi. "Yüce Yılan, en şehvetli gözlere sahip olan, taşların kraliçesi. Sana selam olsun. Beni, Kralım Baykuş gönderdi. Sizin için reddedemeyeceğiniz bir teklifi var." dedi. Oldukça meraklanan Yılan Kraliçe, Panter'e doğru yaklaştı ve başını okşadı. Panter huzursuzlanmıştı ve Kraliçe'ye karşı hırıltısını bastırmaya çalıştı. Kraliçe bunu fark etti ve güldü. "Panterrr" diyerek fısıltıyla tısladı. Masanın başına tekrar geçerek, "Söyle bakalım, sevgili kralının benim reddedemeyeceğim ne teklifi olabilir?" dedi. Panter, "Kralım, Kuzgun Kraliçe'nin şatosunda bir ziyafet düzenlendiğini öğrendi. Sizin katılmamış olmanız onu biraz üzdü. Sizi davet etmemeleri büyük hakaret kraliçem. Fakat Kralım sizin Kuzgun Kraliçe'den çok daha zeki olduğunuzu biliyor. Bu yüzden size teklifi...


Bu sırada Kuzgun şatosunda büyük bir gürültü kopmuştu. Kuzgun Kraliçe'nin veziri zehirlenmişti. -Asil kuzgunlar birbirlerinin görüntülerine bürünebilirlerdi ve böyle politik zamanlarda Kuzgun vezir her zaman Kraliçe'nin görünümüne bürünürdü.- Veziri zehirledikleri için Yılan suikastçılar şatodan kaçmışlardı. Bu sırada ziyafet bölünmüş ve Kuzgun Kraliçe bu durumun arkasında kardeşinin olduğunu tahmin etmişti. Öfkeden köpürmüştü ama önce amacı Kralları memnun ederek ittifak sağlamaktı. Bu yüzden intikamını şafak vakti alacaktı. 

Gece geç saatler oldu. Krallar şatodan çoktan ayrılmıştı. Kuzgun kraliçe, veziri için bir tören düzenlemeye niyetlenmişti ve şatosunun altındaki mezar odasını hazırlatmaya başlamıştı. Tören için hazırlıklar yapılırken, gözcü Kuzgun Kraliçe'nin odasına telaşla girdi. "Efendim, ufukta hiç hoşlanmayacağınız bir şey var." Kuzgun Kraliçe'nin kulakları çınlamaya başlamıştı. Bu gelenin kardeşi olduğunu anlamıştı. Ama Kraldan haberi yoktu. Uçarak penceresine vardı. Ve gördüğü şeyin karşısında neye uğradığını şaşırdı. Kardeşi.. Yılan Kraliçe, en büyük düşmanları Baykuş Kralı ile ittifak olmuş, özünü, kardeşini yok etmek için kapısına dayanmıştı. Kuzgun Kraliçe uzun bir süre penceresindeki görüntüye bakakaldı. "Efendim! Ne yapmamız gerekiyor?" diyen askerlerinin sesinden kendine gelen kraliçe, hışımla şatosunun üstüne uçtu. Bu sırada şiddetli yağmur yağıyordu. Kraliçe şatosunun çatısından orduyu bir süre izledi. Ordunun arasından Kraliçe ve Kral belirdi. Hemen arkalarından Panter'i de görünce Kuzgun kalbinden vurulmuşa dönmüştü.

Baykuş Kral savaş stratejisi konusunda büyük bir dehaydı. Yılan Kraliçe ise evrenin gördüğü en sinsi Kraliçeydi. Kanlı bir savaş yaşandı. Çok fazla asker ve köylü ölmüştü. Savaş sonunda Kuzgun Kraliçe yaralı bir şekilde Kral ve Kraliçe'nin eline geçti. Kuzgun Kraliçe öldürülmeden önce kız kardeşine büyük bir lanet bıraktı. "Beni öldürdükten sonra topraklarımda, saf sevgi yerleşmeden hiçbir tane ot bitmeyecek. Ve sen kardeşim, Baykuşla geçirdiğin her gününde biraz daha öleceksin. Baykuşla neslin sürmeyecek ve bu topraklar bir gün taştan ibaret kalacak, senin gibi.." dedi ve Yılan Kraliçe, kardeşini sonsuza dek taşa çevirdi. Yaşanan savaş bu toprakların gördüğü en büyük savaştı. Yaşayan tek bir kuzgun kalmamış, çevreden yardıma gelen Krallıkların askerleri de yok edilmişti. Geriye toprağın üzerinde sadece Kuzgun Krallığı şatosunun taşları ve taşlaşan kraliçesi kalmıştı. 

Tüm bunlardan sonra bu topraklarda sahiden de ot bile bitmemişti. Baykuş Krallığı ile Yılan Krallığı birleşti. Kral ve Kraliçe evlendiler. Ama çocukları olmadı. Doğanlar hep ölü doğdu ya da zehirlenerek öldüler. Yılan Kraliçe ise yaşlanamadan ağır hastalanarak öldü. Baykuş Kral ise en ezeli iki düşmanını yenmiş, onlara ait tüm toprakları ele geçirmişti. 

Yabancı yol arkadaşıma kafamdaki örtüyü çıkartarak kendimi daha iyi tanıttım. "Ben eski Yılan Krallığı'ndanım. Kardeşimse bir Kuzgun." Bunu duyan yabancı çok şaşırdı. Gözleri kocaman oldu ve aniden kardeşime baktı. "Yaşayan bir kuzgun mu var? Ama hepsinin öldüğünü söylemiştin!?" dedi. Gülümsedim, "Kardeşim, yıllar önce bir Sincap Prensiyle evlendi. Bu yüzden Sincap Prensliğinde yaşıyordu. Kendisi Kuzgun Kraliçe'nin gizlediği kızıdır." Bu sözleri duyan yabancı ağzı açık şekilde bir bana baktı bir kardeşime. Bir süre sessizlikten sonra bana döndü ve "Peki, sen? Nasıl hem yılansın hem de prensesin kardeşisin?" dedi. Kafamı aşağı eğdim. Ve gözlerimi yabancıya diktim. "Ben de Panter'in ve Yılan Kraliçe'nin gizledikleri öz kızıyım." dedim. Yabancı uzaklaşmak istercesine sağa sola sallanarak geri adımlar attı. "Korkma." dedim. "İşte bu yüzden buradayız. Kraliçelerimizin yaptıkları hataları yapmadan, bu toprakları yeniden yeşerteceğiz." 


Ceren ERTEM


 
 
 

Comments


136e91e32f71ab6d4a5d7bd0cb1b8dfb.jpg

Yazı size gelsin

Abone olduğunuz için teşekkürler!

  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest
Image by Sigmund
bottom of page